Haber: Çağatan AKYOL – Kamera: Mehmet ÇALPAR
(İSTANBUL) İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önünde 15 Temmuz darbe girişiminin 8’nci yıl dönümü nedeniyle anma programı düzenlendi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Ders çıkartmadık ve ülkemizi 15 Temmuz’a karşı koruyan, koşulların oluşmasında ekili olanların, darbecilerin önünü açan bir kısım politikaları uygulayan insanların gerekli özeleştiriyi yapmadıklarını ve yaptıklarının sorumluluklarıyla ilgili yeterince milletimize hesap vermediklerini düşünmekteyim… Bugün aynı yanlışın farklı boyutlarının tekrarlanma niyetlerini ya da emarelerini görmekteyiz. İktidarı uyarıp eleştirenleri kolayca düşman ve terörist ilan eden akıl, maalesef bizleri sıkıntıya sokmaktadır. Bu ülkede bir daha 15 Temmuzlar yaşanmasın istiyorsak bir an önce milletçe, memleketçe, kurumlar ve kurallar ülkesi olmak, demokrasiyi eksiksiz sağlamakla yükümlüyüz. Bir an önce yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız” dedi.
FETÖ’nün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin üzerinden 8 yıl geçti. İBB’nin Saraçhane’deki merkez binası önünde de bugün anma programı düzenlendi. Şehitler Panosu önünde gerçekleştirilen anmaya CHP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Turan Taşkın Özer, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İBB Meclisi CHP Grup Başkanvekili Ülkü Sakalar, İBB Meclisi AKP Grup Başkanvekili Zeynel Abidin Okul ve kurum bürokratları katıldı. Anma töreninde İmamoğlu, Sakalar ve Okul birer konuşma yaptı.
Ülkedeki en kara günlerinden birinin 15 Temmuz olduğunu söyleyen İmamoğlu, “Bu kara ve acı günde belki de en kanlı noktalarından birisi tam da İstanbul Büyükşehir Belediyesi kurumumuzun önünde, burada yaşanmıştır. Başta burada olmak üzere memleketimizin farklı noktalarında bu hain darbe girişimine karşı mücadele eden, müdahale eden, partili, partisiz, hangi etnik kökenden, hangi inançtan olursa olsun karşı duran her vatandaşımızı buradan saygıyla selamlarken şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Gazilerimize de minnet duyduğumuzu belirtmek isterim” dedi.
“Gazi Meclisimizi bombalayacak kadar gözü dönmüş bir terör örgütü ile karşı karşıya kalmıştık. Düşünün ki ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ diyen Meclisimizi zapt etmeye, ele geçirmeye kalkıştılar” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu amaçla kurumlarımızı, değerlerimizi, vatandaşlarımızı hedef aldılar. Canice, hunharca suçlar işlediler. O gün az önce de ifade ettiğim gibi kahramanca direniş sergileyerek demokrasiye ve milletimin iradesine sahip çıkan o günün o aziz milleti asil karakterini ortaya koymuş ve gerçekten önemli bir mücadele vermiştir. 15 Temmuz, her siyasi görüşten yurttaşımızın aslında kendi egemenliğine karşı harekete geçen her türlü unsura dönük kararlılığını net ortaya koyduğu önemli günlerden birisidir. Bu, aslında güçlü bir demokrasi cephesidir. Ortak bir duygu ve iradeyle hareket ederek o günün darbecilerine de geçit vermemişlerdir.
“Gerçeklerden ders çıkartmak asli sorumluluğumuz”
Darbe girişimine karşı tüm siyasi partilerin ortak tavır sergilemesine ilişkin İmamoğlu, “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsilen tüm partilerin ortak hareket etmeleri, darbeye karşı çok net bir tavır göstermeleri ve aynı şekilde aynı metinle bütün milletimize seslenmeleri de demokrasinin ne kadar zemininin sağlam olduğu ve milletimizin ne denli güçlü bir şekilde sahip çıktığının özetidir. Bunlar elbette tarihimiz açısından da bizler için de hem çok önemlidir hem de değerlidir ancak bazı gerçekleri konuşmak ve bu gerçekler üzerinden de ders çıkartmak asli sorumluluğumuzdur” diye konuştu.
“Darbeci örgüt bir gecede ortaya çıkmadı”
“Ders çıkartmadık ve ülkemizi 15 Temmuz’a karşı koruyan, koşulların oluşmasında ekili olanların, darbecilerin önünü açan bir kısım politikaları uygulayan insanların gerekli özeleştiriyi yapmadıklarını ve yaptıklarının sorumluluklarıyla ilgili yeterince milletimize hesap vermediklerini düşünmekteyim” diyen İmamoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz’un darbeci örgütü bir gecede ortaya çıkmadı. Onlarca yılın ürünüdür. Dolayısıyla o, onlarca yıla geri dönerek bu koşullar nasıl oluştu, memleketimiz böyle utanç verici bir güne acı bir güne ve yüzlerce şehidimizin olduğu bir güne nasıl eriştiğini iyi anlamak mecburiyetindeyiz. Uzun yıllar bir virüs gibi devletin içerisine yayıldığını hepimiz biliyoruz. Bu süreç boyunca en yüksek makamlardan destek gördüğünü, övgü aldığını hepimiz gördük, yaşadık. Yıllarca bu konuda yapılan sayısız uyarı ve eleştirilere kulaklarını kapayanlar asıl suçluları bir yana bırakıp bunu açığa çıkaran insanlarla uğraştığını, zulüm çektirdiğini, hapse atıldığını hatta ve hatta hayatlarını kaybettiklerini de hepimiz biliyoruz.
“Yapılanmaya dikkat çekenler baskı gördü”
Devlet içindeki bu hukuk dışı yapılanmaya dikkat çekenler, onunla mücadele edenler çok büyük baskılar görmüştür, cezalandırılmışlardır. Bugüne kadar bugün şehitlerimizi andığımız gibi o gün bu uyarıyı yapan insanların ve bu uyarıyı yaparken aynı zamanda zulüm çeken, hatta hayatını kaybeden insanların da anılması, onlara minnet duyulması, hatta onlara zulüm çektirirken buna göz yumanların özür dilemesi gerekmektedir. Bugün aynı yanlışın farklı boyutlarının tekrarlanma niyetlerini ya da emarelerini görmekteyiz. İktidarı uyarıp eleştirenleri kolayca düşman ve terörist ilan eden akıl, maalesef bizleri sıkıntıya sokmaktadır. Bu ülkede bir daha 15 Temmuzlar yaşanmasın istiyorsak bir an önce milletçe, memleketçe, kurumlar ve kurallar ülkesi olmak, demokrasiyi eksiksiz sağlamakla yükümlüyüz. Bir an önce yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü sağlamak zorundayız.
“Devletin dini adalettir”
Hazreti Ali’nin bize emaneti, ‘Devletin dini adalettir’ sözü belki de dünya tarihi var oldukça en mühim tavsiyelerden birisidir. Ben özellikle ifade etmek isterim ki adaletin tesis olduğu, kurulların ve kuralların kurumunun her aşamasının adaletle düzen edindiği bir ortamda biz asla ve asla 15 Temmuz gibi günleri yaşamayız. Tabii ki ben bu talebi yalnızca bir vatandaş olarak değil, 15 Temmuz hain darbe girişiminde çalışanlar arasında şehit ve gaziler vermiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başkanı olarak da dile getiriyorum. En kalpten duygularımla, en güçlü biçimde, en güçlü ifadelerle dile getiriyorum. Türkiye’yi milletin iradesinin üzerinde bir gücün olmadığı, özgür, demokratik ve kardeşçe yaşamın hakim olduğu bir ülke haline getirmek, 15 Temmuz’un kahramanlarına ve arkada resimlerini gördüğümüz hayatını kaybeden şehitlerimize; orada resmi olmayan bütün hayatını kaybeden şehitlerimize ve bu süreçte uyararak ne yazık ki zulüm görerek ölenlere borçlu olduğumuzu ifade etmek zorundayız.
“Hiçbir güç milletin iradesinin üstünde değildir”
Bu yönde devletimizi kurallarıyla, hukukun üstünlüğüyle, kurumlarının asaletiyle, kurumlara sızma girişimine hep birlikte dik durarak devletin liyakat esası üzerinden yönetilmesiyle bu memleketin ve bu milletin asla bir zümrenin baskısı altında olamayacağını ifade ederek 86 milyon insanımızın eşit hissedarı olduğu bu toprakları doya doya her vatan evladının eşitliği için yaşadığı bir geleceği var etmekle yükümlüyüz. Bu görüşle ve bu bakışla 15 Temmuz şehitlerimizi tekrar rahmet ve minnetle anıyorum. Gazilerimize sağlık ve esenlik diliyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. İnancımızı kullanmak isteyenlere de hatırlatıyorum. Devletin dini adalettir. Hiçbir güç millet iradesinin üstünde değildir, olamaz. Bizi birbirimize bağlayan kardeşlik köprülerini sonsuza dek açık ve ayakta kalmasını diliyorum. Allah bize hiçbir zaman 15 Temmuz gibi günler yaşatmasın”
Konuşmaların ardından dualar edildi. Anma, İmamoğlu ile beraberindeki heyetin panoya karanfil bırakmasıyla sona erdi.
Edirnekapı Şehitliği’ndeki anmaya da katıldı
İmamoğlu, Edirnekapı’daki 15 Temmuz Demokrasi Şehitliği’ndeki anmaya da katıldı. İstanbul Valiliği tarafından organize edilen anma töreninde Vali Davut Gül, 1’inci Ordu ve İstanbul Garnizon Komutanı Orgeneral Ali Sivri, şehit aileleri, gazi ve gazi yakınları ile birlikte çok sayıda yurttaş da hazır bulundu. Dualarla başlayan Edirnekapı’daki anma, şehit mezarlarının dolaşılmasıyla ve mezarlara karanfil bırakılmasıyla son buldu.